pulp fiction

quentin tarantino'nun 25 yaşındayken beynine yazdığı ve 30 yaşında dünyaya sunup dünyanın en iyi 5. filmi yaptığı şaheser. john travolta'nın 41 yaşında intihar edeceği gün telefonu çalar ve tarantino hattadır, ona der ki: ''hayatının değişmesini istiyor musun?''

fabienne: whose motorcycle is this? butch: it's a chopper, baby. fabienne: whose chopper is this? butch: it's zed's. fabienne: who's zed? butch: zed's dead, baby. zed's dead.

efsaneler efsanesi bir film. her sahnesi "ben kaliteyim" diye bağırır resmen.

(bkz: samuel l jackson) (bkz: john travolta) (bkz: uma thurman) (bkz: bruce willis) filmle ilgili konuşmaya gerek yok kendisi gibi sountrack'i de efsanedir.

bu film hakkında aklımda kalan tek şey bi tane fıkra. filmde anlatıyodu biri. bi tane domates ailesi yolda yürüyomuş. çocuk domates biraz geride kalınca baba domates çocuğun kafasına vurmuş ve ketçap (catch up) demiş. burda gülüyoruz.

keşke vincent vega'yı michael madsen oynasaydı dediğimiz süper film. john travolta benim için en iyi oyunculuğunu sergilemiş olsa da michael madsen daha çok yakışırdı role. keza tarantino da ilk madsen'i düşünmüştür rol için.

bi sahnesinde "iyi olmaktan siklerce metre uzaktayım" diyordu.resmen beni anlatmış.

''karakterli olmak karakter olmak için yeterli değildir.''

jules: ...what does marsellus wallace look like? brett: what? jules: what country are you from? brett: what? what? wh - ? jules: "what" ain't no country i've ever heard of. they speak english in what? brett: what? jules: english, motherfucker, do you speak it? brett: yes! yes! jules: then you know what i'm sayin'! brett: yes! jules: describe what marsellus wallace looks like! brett: what? jules: say 'what' again. say 'what' again, i dare you, i double dare you motherfucker, say what one more goddamn time!

bi iki repliği dışında sevemediğim film. çekildiği dönem için çok farklı bi filmdir, çok etkili olmuştur kabul ama bizim nesli, benzerlerini de gördüğü için çok etkilememiştir.

ucuz roman,henüz izlemedim.

en az 3 kere izlediğim ama bi bok anlamadığım, imdb'de neden 5. sırada olduğunu anlamadığım filmdir. bu bir, bir zamanlar anadolu filmi iki. hiç anlamadım hiç anlamayacağım. not: film başyapıt olabilir ama bize gitmedi be hacı

şiddetle tavsiye ettiğim tarantino filmi.

film 4-5 tane ayrı hikayenin bir yerlerde kesişmesini anlatıyor. aslında bişey anlatmıyor. 4-5 hikayeyi birleştiriyor işte. bir yere varmıyor, doğru düzgün bir sonu falan yok. anlamak gerekmiyor yani. bu 4-5 ayrı hikayeyi, her birini tek film olarak çeksen hepsi ayrı bir yapıt olur. tarantino tarzı konuşmalar uzundur, bazılarını sıkar bu durum hadi sahne geçsin artık isteği uyandırabilir. ama film gerçekten harikadır.

baş yapıt. ama adamı manyak eder. olay örgüsünü kafanızda tam oturtmanız için 2-3 defa izlemeniz şarttır.

daha yeni izleme fırsatı buldum. gerçekten çok iyi lan. geçenlerde de reservuar dogs tarantino'nun olayı işleyiş şekli alt metinlere yerleştirdiği şeyler gerçekten çok iyi. izlemeyenlerin mutlaka izlemesi lazım.

"mucize nedir vincent?" ve bunun gibi izleyiciyi tekrarlanan cümlelerle düşünmeye iten replikler haricinde çok da beğenmediğim film.belki de çok abartıldığı için benim beklentim fazlaydı,bilemedim.

“özel biriyle birlikte olduğunu, çenesini kapatıp karşılıklı susabildiği zaman anlıyor insan.”

filmdeki saatlerin hepsinin 4.20'yi gösterdiği iddia ediliyor, izlerken dikkat etmemiştim.

tarantino babanın her zamanki gibi döktürdüğü filmlerden bir tanesidir. filmin akışını olaylarını tam olarak kafada oturtmak için bir kaç kez izlenmesi gerekir.

eğer yanıtlarım seni korkutuyorsa o zaman korkutucu sorular sormaktan vazgeçmelisin.

ali lidar'ın bir dizesinde de görünce sonund pes edip izledim iyi ki de izlemişim.tam bi başyapıt. (bkz: pulp mı pulp fiction )

su gibi akıp giden güzel bir film. en çok hoşuma giden kısmı sizinle paylaşmak istedim. buyrun. --- spoiler --- -sen de bundan nefret etmiyor musun? neyden nefret etmiyor muyum? -rahatsız eden sessizlikten, neden rahat etmek için saçma sapan konuşma gereksinimi duyarız? bilmem ama güzel soru. -gerçekten özel birisiyle tanıştığımızı bildiğimizde ve bir dakikalığına sikik çenemizi kapatıp rahatça sessizliği paylaştıktan sonra saçma sapan konuşuruz. --- spoiler ---

şu sahnesi efsane olan mükemmel tarantino filmi; https://www.youtube.com/watch?v=pRE23YfSvc8

"buraya birkaç iri kıyım, borucu zenci çağıracağım" - marcellus wallace

şimdi durum şu: normal de ikiniz de lanet kızarmış tavuklar gibi ölü olurdunuz ama bu pisliği benim geçiş döneminde olduğum bir zamanda yaptınız ve sizi öldürmek istemiyorum. size yardım etmek istiyorum.

karakterli olmak bir karakter olduğun anlamına gelmez.

"senden intikam almaya geldiğimde adımın tanrı olduğunu anlayacaksın." ezekiel 25/17.

quentin tarantino harikası

*girl u'll be a women soon, soon u need a man* en sevdiğim kısımda çalan şarkı

mutlu muyuz??

çok güzel be. az önce mia'nın yağlı boya tablosunu yapmaya karar verdiğim film. "- say something to me. + something."

seyir boyunca bütün saatlerin 04.20'yi gösterdiği nefis film.

filminin yani sıra sözlüğümüzde bir yazar. ben yazara değinmek istedim. neredeyse her girdisi manas destanı kıvamında ve nerdeyse hepsi diyalog içeriyor bunu geçtim yazarken pek bi keyif aldığı anlaşılıyor çünkü yazıya sürekli bi gülme efekti ekleme çabasında ehehe. birde sürekli hacu diyor ki ağzının ortasına kürek misali. pulp bey neden böyle yapıyorsunuz?

"girl u'll be a women soon soon u need a man" urge overkill'e ait bu şarkı ve mia'nın yüksek doz alma sahnesiyle bir anda açıp izlemeye başladığım güzel ötesi bir filmdir

harika bi anlatım tarzı olan hacumlu ve hacimli (uzunluk mahiyetinde) yazıları ile eğlenceli satırlar karalıyor,okurken zevk alıyorum teşekkürlerimi iletiyorum bana bu güzel satırları karalattığı için :)) kalemi daim olsun

quentin tarantino adamdır

ayrıca yazar entrylerine yukardan aşağıya bakınca hayran olmamak mümkün değil ne diyim kolay gelsin daim olsun

aklımdan çıkmayan üç sahnesi; 1- vincent'ın (john travolta) kızla antika arabaların içinde takıldığı mekan. böyle konsept görmedim. 2- vincent'ın adrenalini göğüse sapladığı sahne. o gerilimde kızın yerinden sıçrayışı. 3- butch'ın (bruce willis) tuvaletten çıkan vincent'ı baka baka vurduğu sahne..

filmin yönetmeni quentin tarantino filmde jimmie dimmick karakterini canlandırmıştır.

ismini duyar duymaz kafamın içinde soundtrackları çalmaya başlayan filmdir

filmi haliyle hepimiz biliyoruz. yani illllaa ki görmüşüzdür, gördüm. ama hiç merak edip izlememiştim bu zamana kadar. bu dönem film analizi dersim var ve ilk film pulp fiction. böyle şeylere merakı olan ve filmi güzel tahlil eden var ise bir ara yardım için yeşillendirebilirim söyliiim :d

"-eğer cevaplarım seni korkutuyorsa, o zaman bana korkutucu sorular sormaktan vazgeçmelisin..."

az önce, yıllar yıllar sonra yeniden izledim de çok güzel bir dönüşüm filmi bu. paso büyük ödüller alamamasının en büyük nedeni ise forrest gump ve the shawshank redemption'la aynı yıl (1994) çekilmiş olması. yine de güzel film. uma thurman bu filmde inanılmaz güzel. bruce willis'i ise unutmuştum. oysa film neredeyse tamamen onun hikayesi üzerine kurulmuş. john travolta bildiğin kalas, samuel l. jackson ise efsane oynamış. güzel film. soundtrack'i şaheser. not: bruce willis'in sevgilisini oynayan kız ne güzelmiş öyle. gerçek adını bulamadım maalesef. *** ablamızın adı maria de medeiros‘muş.

en sevdiğim iki filmden biri olan film. her dakika izleyebileceklerimden, bayılırım. "Bir kişi olman, kişiliğin olduğu anlamına gelmez." Tarantino, süpersin canım.

her yıl muhakkak izlerim. "acaba bu yıl beğenecek miyim?" sorusuyla ama hiç beğenmem. neden bilmiyorum ama sik gibi filmmiş gibi geliyor